2 Haziran 2014 Pazartesi

GURBET


İçinde ince bir sızı

Sinsi sinsi ruhunu kemirir

Dalarsın, yürürsün, bakarsın...

Ama bir türlü göremezsin

Çocukluk anıların,

Genç kızlık hayallerin,

Arkadaşların, komşuların

Her an canlanır gözlerinde

Sanki arada kilometreler yok

Yatağında doğrulup anne anne...

Onu kucaklayasın gelir

Sonra kendine gel dersin

Sen anne ocağından uçtun

Bir tuhaf burkulur yüreğin

Koşmak istersin bir bir

Öteki mahaledeymişcesine

Ama olmaz, topla kafanı

O an yalnızlık sara bütün benliğini

O insafsız ince ince bir sızı

Gözlerin dolar, gözyaşların akar

Kendine yapma, yapma bunu

At içinden bu özlemi artık

Sen "bu bacayı" tüttüreceksin artık

Ama ne çare söz dinletemezsin yüreğine

Haykırmak istersin, sesini duyuramazsın

Hemen koşarsın bir deniz kenarına

Oturursun bir taşın üzerine

Öylece saatlerce kalırsın

Güneşin yavaş yavaş kayboluşunu

Kızıllığını denizin enginliklerinde

Sahile vuran dalgaların çırpınışlarında

Kızım, kızım seni ben de özledim

O an koşup boynuna sarılasın gelir

Bastıramazsın içindeki fırtınayı Yıldız

Annecim diye bir ses çıkar yüreğimden

Yüzüm gülse de içim özlem doludur

Ah Allah'ım ah... bu nasıl özlem

İçim kan ağlıyor acı çeker yüreğim

Tek tesellim minik yavrularım

Dayan kalbim dayan onlar yanındalar

Dayan kalbim dayan onlar yuvadan uçana kadar

Sonra hayat bu onların özlemi başlar

Sen yine dönersin başa sonra evlat özlemi başlar

Derin derin içini çekersin

Kayanın üzerinden kalkarsın

Yürürsün yürürsün yavaşçacık, buruk

Tutarsın evin yolunu

Çaresiz bükük kadere

Örfü uymaz, âdeti uymaz

Senin ne işin var bu gurbette

Sonra sessiz kalırsın yüreğinle Yıldız

Dayanamazsın bu sessizliğe

Koşarsın yine deniz kenarına

Oturursun her zamanki kayanın üzerine

Sanki denizden esen meltem yüreğini ferahlatır

Denizin çırpınışlarını seyredersin yeniden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder