Vakti zamanın birinde çok
fakir bir karı koca varmış. İki de çocukları varmış. Bunlar o kadar fakirlermiş
ki bir kulübede oturuyorlarmış. Ama karısı o kadar neşeli ve iyiymiş ki hiç
halinden şikayet etmiyormuş. Allah'ta kadının dualarını kabul etmiş. Bir gün
bir tufan olmuş o kulübeyi yerle bir etmiş. Aman Allah'ım nasıl bir tufan bu! Fakat
kadın yine Allah'a hamd etmiş. Kendilerine başını sokacak bir ev aramaya
başlamışlar. O köyün ucunda bir ev varmış. Fakat orada kimse bir geceden fazla
yaşıyamıyormuş. Fakat adam o kadar çaresiz kalmış ki çoluğumu çocuğumu burada
yaşatıcam demiş. Girdikleri ilk gecenin yarısı, gümbür gümbür bir ses geliyorum
geliyorum diye bağırmaya başlamış. Çocuklar çığlık çığlığa ayağa kalkmışlar. Hemen
çocuklarını teselli etmeye başlamışlar. Burada yaşama mecburuz demişler. Çocuklar
gitmek istiyoruz diye ağlamışlar. Sabah kalktıklarında hiçbir şey olmamış gibi
yine babaları işe gitmiş. Akşam olduğunda yine tek bir ekmekle eve dönmüş. Yiyip
içip yatmışlar. Yine gecenin bir yarısı
aynı ses geliyorum diye bağırmaya başlamış. Ama adam ve karısı çok
inatçılarmış. Çünkü çok fakirlermiş başka bir yere gidecek şansları yokmuş. Sabah yine hiçbir şey
olmamış gibi babaları işe gitmiş. Akşam yine bir ekmekle eve gelmiş. Gecenin
bir yarısı yine aynı ses geliyorum geliyorum diye bağırmaya başlamış. Karısını
ve çocuklarını bağrına basarak gel be gel. Gel geleceğin varsa göreceğin var
demiş. Odanın ortası ikiye ayrılmış ve içinden bir küp altın yerlere gürrr diye
bir sesle saçılmış. O arada Cenab-ı Allah tarafından bir nida gelmiş. Bu rızık
çocuklarının rızkı demiş. Sakın ola ki
bu altınları yanlış yerde sarfetmetin. Han hamam yaptır bağ bahçe yap, yanında
ırgatlar çalıştır. Bu senin ceddine yetecek. Cenab-ı Allah dürüst, iyi, sabırlı
kullarını mükafatlandırır. Allah bizleri
haset, fesat kullarından eylemesin bizim
rızkımızı bol bol ihsan eylesin inşallah.
YILDIZ
AÇAR
18 Haziran 2014 Çarşamba
2 Haziran 2014 Pazartesi
GURBET
İçinde ince bir
sızı
Sinsi sinsi ruhunu
kemirir
Dalarsın, yürürsün,
bakarsın...
Ama bir türlü
göremezsin
Çocukluk anıların,
Genç kızlık
hayallerin,
Arkadaşların,
komşuların
Her an canlanır
gözlerinde
Sanki arada
kilometreler yok
Yatağında doğrulup
anne anne...
Onu kucaklayasın
gelir
Sonra kendine gel
dersin
Sen anne ocağından
uçtun
Bir tuhaf burkulur
yüreğin
Koşmak istersin bir
bir
Öteki
mahaledeymişcesine
Ama olmaz, topla
kafanı
O an yalnızlık sara
bütün benliğini
O insafsız ince
ince bir sızı
Gözlerin dolar,
gözyaşların akar
Kendine yapma,
yapma bunu
At içinden bu
özlemi artık
Sen "bu
bacayı" tüttüreceksin artık
Ama ne çare söz
dinletemezsin yüreğine
Haykırmak istersin,
sesini duyuramazsın
Hemen koşarsın bir
deniz kenarına
Oturursun bir taşın
üzerine
Öylece saatlerce
kalırsın
Güneşin yavaş yavaş
kayboluşunu
Kızıllığını denizin
enginliklerinde
Sahile vuran
dalgaların çırpınışlarında
Kızım, kızım seni ben
de özledim
O an koşup boynuna
sarılasın gelir
Bastıramazsın
içindeki fırtınayı Yıldız
Annecim diye bir
ses çıkar yüreğimden
Yüzüm gülse de içim
özlem doludur
Ah Allah'ım ah...
bu nasıl özlem
İçim kan ağlıyor
acı çeker yüreğim
Tek tesellim minik
yavrularım
Dayan kalbim dayan
onlar yanındalar
Dayan kalbim dayan
onlar yuvadan uçana kadar
Sonra hayat bu
onların özlemi başlar
Sen yine dönersin
başa sonra evlat özlemi başlar
Derin derin içini
çekersin
Kayanın üzerinden
kalkarsın
Yürürsün yürürsün
yavaşçacık, buruk
Tutarsın evin
yolunu
Çaresiz bükük
kadere
Örfü uymaz, âdeti uymaz
Senin ne işin var bu gurbette
Sonra sessiz
kalırsın yüreğinle Yıldız
Dayanamazsın bu
sessizliğe
Koşarsın yine deniz
kenarına
Oturursun her
zamanki kayanın üzerine
Sanki denizden esen
meltem yüreğini ferahlatır
Denizin
çırpınışlarını seyredersin yeniden...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)