16 Mayıs 2014 Cuma

HASRET


Belki bir gün gelirsin diye

Bekliyorum seni penceremde

Her gün her gece

Gözlerim o direğin dibinde

 

Bakma ışığımın yanmadığına

Kimi zaman mehtabın aydınlığında

Kimi zaman karanlığın kucağında

 

Hasretin doluyor şu yüreğime

Hayalin gözlerimin önünde

Sanki orada duruyormuşcasına

Gözlerim o direğin önünde

 

İnan inan inan sevgilim

İnan bekliyorum seni

İnan sevgilim inan

 

Yıldız Açar

11 Mayıs 2014 Pazar

İDAMLIK OĞUL


Vakti zamanında bir Ana Oğul varmış.

Küçük bir kasabada birlikte yaşayıp giderlermiş.

Bir gün 10-11 yaşlarında iken Oğul, komşunun kümesinden bir yumurta çalmış.

Getirmiş vermiş Anasına.

Anası hiç sormamış Oğul'a "yumurtayı nereden aldın, getirdin" diye.

Pişirmiş koymuş oğlunun önüne yedirmiş haram yumurtayı bile bile.

Bakmış ki anası hiç ses etmiyor yaptığına, başlamış Oğul tavuk çalmaya.

Sonra da koyun, keçi, inek çalmaya.

İnsanların parasını, ziynetini, malını mülkünü çalıp, gasp etmeye.

Çaldıklarını pazarda satıp parasını anasına getiriyormuş.

Anası da durumdan hiç rahatsız olmuyormuş.

Aksine çok mutlu oluyormuş oğlu eve para getiriyor diye.

Oğul astığı astık, kestiği kestik, azılı bir eşkiyâ olmuş.

Sonunda jandarmalar düşmüş Oğul'un peşine.

Yakalamışlar dağda.

Çıkarmışlar Kadı'nın huzuruna.

Kadı, bütün yaptıkları için idam kararı vermiş Oğul'a.

İdam sehpası kurulmuş, toplanmış bütün ahâli.

Cellat Oğul'u Kadı'nın huzurunda idam sehpasına çıkarmış.

Kadı, Oğul'a "idamdan önce son isteğin nedir" diye sormuş.

"Anacığımı getirin, ona sarılıp öpmek istiyorum" demiş Oğul.

Kadı emir buyurmuş; "getirin anasını mahkûmun" diye.

Getirmişler anasını Oğul'un karşısına.

Bütün ahali toplanmış, idamı dikkatle seyrediyormuş.

Anası gelince, Oğul sarılmış anasına sıkıca.

Anasından dilini çıkarmasını istemiş öpmek için.

Ahâli şaşırmış mahkûmun bu isteğine.

Anası son isteği diye çıkarmış dilini oğluna karşı.

Oğul da harrt diye anasının dilini ısırarak koparmış, tükürerek atmış yere.

Kadı "ne yaptın sen, anacığına da kıydın, günahın bin kat daha arttı" demiş mahkûma.

Oğul da Kadı'ya dönmüş;

"Anam o bir yumurtanın hesabını sorsaydı, bugün bu idam sehpasında olmazdım" demiş.

Kadı; "indirin mahkûmu, çıkarın Anasını idam sehpasına" demiş.

Oğlanın anasını oracıkta hemen asıp, idam etmişler.

Oğul'a da; "bundan sonra namusunla çalış, kazan, yaşamana devam et".

"Bu da bütün insanlara ibret olsun" demiş.

YILDIZ AÇAR

5 Mayıs 2014 Pazartesi

ANAKA


Bursa'da Karadenizli nur yüzlü bir büyükanne ile tanıştım.

Yakınları ona en büyüklüğün ifadesi olarak sanırım "Anaka" diyorlardı.

Evine misafir oldum.

İkramlarını yiyip içerken bana o tatlı Karadeniz şivesi ile;

Sen sabah erken kalkıp kocan işe giderken ona kahvaltı hazırlarmısın? diye sordu.

Tabii ki sabahları kocamla birlikte kahvaltı eder işine öyle uğurlarım dedim.

Peki yemeğini evde mi yaparsın, dışarıdan mı getirtirsin yoksa dışarıda mı yersiniz? diye sordu.

Ben de kahvaltıdan hemen sonra ocağa yemeğimi koyarım.

Çok nadir dışarıda yemek zorunda kaldığımız olur dedim.

Ben sana başımdan geçen bir olayı anlatayım dedi.

O tatlı karadeniz dili ile başladı anlatmaya.

Çocuklarım çok küçüktü.

Kocam koyun kuzu yetiştiriyor, kendi yağımızla kavruluyorduk.

Ben de evimize tasarruf olsun diye ormandan çalı çırpı toplayıp sobamda yakıyor, hem evimi ısıtıyor, hem de yemeğimi yapıyordum.

Bir gün karşı komşum misafir geldi.

Her gün sırtımda çalı çırpı taşıyıp eve getirdiğimi görürmüş.

Ocakta sadece topladığım çalı çırpıyı yaktığımı da görünce;

Uyyy sen çalı çırpımı yakıyorsun, benim gibi kocana kütük aldırıp yaksan ya dedi alaycı bir şekilde.

Benim çok canım sıkıldı bu lafına.

Ama misafirim diye hiç karşılık vermedim.

Sabaha kadar uyuyamadım.

Ocağın külünü temizledim, kovaya doldurdum.

Penceremin önünde komşumun külünü dökmek için dışarı çıkmasını bekledim.

Onun elinde kül kovası ile çıktığını görür görmez, ben de kül kovamı alıp hemen çıktım dışarıya.

Hepimizin külünü döktüğü yere birlikte geldik.

Komşum külünü boşalttı, ben de onun külünün yanına kovamdaki külleri döktüm.

Elime bir çubuk sopa aldım, komşumun bakışları arasında külünü karıştırdım.

Uuuuuyyy dedim.

Ben de senin külünde altın var sandıydım.

Oysa senin ki de küüül benim ki de külmüş.

Ne demek istediğimi her halde komşum anlamıştı.

Bir daha bana böyle bir tavır yapmadı.

İnsanın hiç bir zaman kibirli, saygısız, izânsız olmaması gerektiğini bu hikayesi ile bana o kadar güzel anlattı ki ömrüm boyunca unutmam mümkün değil.

Bunun her insana büyük bir ders olması inancıyla.....

Nur içinde yat büyükanne, mekânın cennet olsun.

YILDIZ AÇAR